26 Aralık 2008 Cuma

10 Ağustos 1960 yılında ilan edilen Kıbrıs Cumhuriyeti; Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlamak isteyen Rumların, Kıbrıs’taki Türk varlığını ortadan kaldırmak, Kıbrıs’ta Enosis ilan etmek istekleri yüzünden uzun ömürlü olamadı. 21 Aralık 1963 de Kıbrıs Türklerine karşı başlayan silahlı tecavüzler neticesinde okullar yakıldı, öğrenciler öldürüldü, halk göçe zorlandı. Vahşet örneklerinden birisi de Dr. Nihat İlhan'ın eşi ve çocuklarının öldürülmesi oldu. Kadın çocuk demeden gerçekleştirilen bu vahşet, kalleş ve korkak Rumların medeni kimliklerinin (!) belgesi olarak insanlık tarihine utanç ve ibret belgesi olarak yazıldı. Bu nefret verici manzara, olayın fotoğrafından tuvale aktarıldı. Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı bünyesinde Kıbrıs Türkleri direndi. 15. Temmuz 1974’te Makariyos'a karşı yapılan darbe ve Kıbrıs Elen Cumhuriyeti’nin ilan edilmesiyle Türklere yönelik saldırılar arttı. Rumlar oldu bittiye getirerek Türkleri tamamen yok etmek istiyorlardı. Masum silahsız halka hunharca saldırıları gerçekleştirdiler. 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı Kıbrıs Türklerini yok olmaktan kurtardı. K.K.T.C.'yi ortadan kaldırmak isteyenlere ithaf olunur. Unutulmaması gereken ibret tablosu. Dr. Nihat İlhan'ın banyo küveti içinde öldürülen eşi ve çocukları. Tablo Bulgaristan'da yapıldı, kaçırılarak Türkiye'ye getirildi. Tuval üzerine yağlı boya(60x85),1987
360 yıl bağımsız yaşayan Türk yurdu Kırım 1789'da Ruslar tarafından işgal edildi. Türk toprakları Ruslara dağıtıldı, camii, medrese ve vakıf topraklarına el kondu. Adaletsiz zülüm, işkence ve imha siyaseti uygulandı. 1783-1914'te 1,260.000 1921'de 60.000 1921-1941'de 170.000 Kırım Türkü öldürüldü. Stalin'in emriyle 18 Mayıs 1944 de Kırım Türkleri vatanları Kırım'dan sürgün edildi. 8730 köy boşaltıldı. 400 bin kişi sürüldü. 185 bin kişi öldü. Hiçbir eşya almadan 15 dakika içinde ihtiyar, genç, hasta, sakat demeden hayvan sürüleri gibi, vahşice vagonlara dolduruldular. Aç ve susuz günlerce süren yolculukla Sibirya'ya sürüldüler. Henüz savaştan dönmüş gözlerini kan bürümüş Rus askerlerinde merhamet yoktu; milyonlarca masum insanın katili Stalin diktatöründen geliyordu emir. Analar çocuklarını, kadınlar kocalarını bulamıyor, ağlayan, çığlıklar atan, ölüme mi, nereye gittiklerini bilmeyen vagonlar dolusu masum insan. Esrarengiz Sibirya'nın derin karanlıklarına kadar varan sonsuz bir sürgündü bu gidiş. Bu insanlık dışı trajedide kaç kişi öldü ve bunca yıl sonra kaçı kavuşabildi toprağına, vatan özlemine "Kırım'ı kana boğabilirler fakat bütün bunlar Kırım Türkünün İstiklal imanlarını yıkmaya değil, kuvvetlendirmeye yarayacaktır. Tarihin er geç yazacağı şey müstakil ve mesut Kırımdır" M.Abdülcemil KIRIMOĞLU / Tablo 18 Mayıs 1944'te Kırım Türklerinin Kırım'dan sürgün edilmelerini canlandırmaktadır. Tuval üzerine yağlı boya (75x110),1995
1350' li yıllarda Osmanlı İmparatorluğunun Balkanlarda inşaâ ettiği en eski kalelerden biri olan Ali Paşa Kalesi, stratejik Varna Rusçuk geçidi üzerine kurulmuştu. Bugün kale tamamen yıkılmıştır. Son zamanlara kadar varlığını koruyan Ali Paşa kalesi çeşmesinin kitabesinde 1373 tarihi yazılı idi. Asırlık ağaçların arasında ecdat yadigarı bu çeşmenin kitabesi 1974 yılında yapılan küçük bir onarım esnasında değiştirildi. Çeşmenin Bulgarlara ait olduğunu belirten bir kitabe kondu. Tarihi bir gerçeğin değiştirilmesine duyulan tepki ile yapılan Bu tablo 1977 yılında Avrupa üzerinden Türkiye’ye kaçırıldı. Tuval üzerine yağlı boya (65x120) 1974

11 Mayıs 2008 Pazar




***
Dün gece yavrumu rüyamda gördüm
Yün çorap istedi o sabah ördüm
Zarfa Şırnak yazıp postaya verdim
Askerin anası erinmez imiş




*


Zamanı tez geçti üç ay kalmıştı
Kuşkunun yerini umut almıştı
Cansız hayalim diye resim salmıştı
Belkide gidip de gelinmez imiş

*
****
Soğukmuş oralar her taraf karmış
Dağlar amansızmış, yolları darmış
Bastığı yerde de bir mayın varmış
Toprağa basarken bilinmez imiş



*
Nöbete giderken gününü saymış
Az değil uz değil tam on dört aymış
O gece görmedik bir yıldız kaymış
Yıldız sahibine görünmez imiş




**
Al kanları beyaz kara dökülmüş
Kol kopmuş yavrumun topuk sökülmüş
Duydum ki ciğerim ölürken gülmüş
Hâlbuki ölürken gülünmez imiş



**
Yirmi bir yaşımda, bıraktım seni
Doymadım yaşıma, kıydılar bana.
Ellerim al kına, gözlerimde kan
Vurdular oğlunu, vurdular Ana.”






**
Yirmi bir yaşında, ana kuzusu
Doymadı yaşına, yiğit Mehmedim.
Elleri al kına, gözlerinde kan
Sana nasıl kıydılar, Aslan Mehmedim.




**
“Tabutum üstünde, al bayrağımla
Helal et hakkını, sütünü; Ana.
Bedeni bırakıp, aziz vatana
Bir güzel diyara, gidiyom Ana
.”


*
Tabutun üstünde al bayrağına
Sütüm de, hakkım da; helaldir oğul.
Bedenin emanet, aziz vatana
Gittiğin diyarda, mutlu ol oğul.



*

*
İsmini koysunlar Şehit Anası
Babama desinler Şehit Babası
Asker evladının son hatırası
Şehit Mehmetçiğin bu son vedası
.....



*
Ansızın bakarsın gelir bir haber
Oğlun görevde şahit olmuş derler
Bayraklar altında gelirsem eğer
Üstüme yığılıp ağlama annem





**
Çiçeği burnunda yirmi yaşında
Oturmuş beklerim silah başında
İsmimi okursan mezar taşında
Üstüme kapanıp ağlama annem


* *
* *** ***



**









***
Mesken etmiş kayaları dağları
Talan etmiş kasabayı köyleri
Yerde kalmaz şehitlerin kanları
Çocuğunu seven garip analar
Vatanına şehit verir analar

**
**
Bildiğiniz bütün duaları okuyun ha, okuyun bana,
Vatan sevgisi imandan, canım kurban vatanıma,
Şehitlik kolay değil, yalvarırım beni Yaratan'ıma,
Ben şehit olursam, söyleyin anama ağlamasın...










**





**

10 Mart 2008 Pazartesi